Amacı doğuştan belli olmayan tek canlı insandır. Yaratıcı, amacını bulmayı insana bırakmıştır. Doğduğu günden itibaren insan varlık amacını arar. Kimisi bulur ve hayatı boyunca zevk aldığı amacını gerçekleştirerek mutlu ve çevrelerine yararlı şekilde yaşar,
Kişi bilincini kullanıp varlık amacını bulamazsa, ego yavaş yavaş işi ele almaya başlar. Çünkü bilinç karar vermekle ilgiliyken, ego istemekle ilgilidir. Amaçla araçlar karışmaya , karıştıkça hedeflerine amaçlarını değil araçlarını koymaya başlar. Mutluluğa ulaşmak icin maddeye sahip olmayı seçer, hedeflerine hep sahip olmayı koyar.
Gerçek amacından gün geçtikçe uzaklaşır.
Eğer insan amacını bulamayıp, araçları amaç edindi ise, içinde bulunduğu topluma ve kendine hiçbir yararı dokunmayacaktır. Çünkü araçlara ulaşmak tatmin etmeyecek , doyumsuz olacak, mutlu olmak için hep yeni bir araç arayacak. Bunun sonucu olarak arayışı hiç bitmeyecek, sürekli mutsuz olacak. Egosu bilincini bastırdığından, üstlediği rolleri mümkün olduğunca egolarını tatmin etmek için kullanırken, toplum içinde mutsuzluk ve huzursuzluk çıkartmaktan çekinmeyecektir.
Marcus Aurelius’un dediği gibi “İnsanlar birbirleri için dünyaya gelmişlerdir. Bu nedenle ya onları eğit ya da katlan onlara.” çünkü egolarını istemekle alakalı olduğu için tatmin edilemez, bilinçlerin kullanmaları , varlık amaçlarını bulmaları için yardımcı olmaktan başka bir şey yapılamaz.